Aile Nedir ?

 

Aile Nedir ?  

İnsanlık tarihi kadar eski, toplumsal bir birim olan “aile” kavramı, çeşitli formlar içine girerek yapısal ve biçimsel değişimler geçirse de 21.yy da da önemini korumuş ve biyolojik, sosyolojik, ekonomik, politik pek çok tartışmanın yapıldığı odak bir nokta olmuştur. Popüler yaklaşım ailenin ne olduğu ile ilgili ya da en azından ne olabileceği ile ilgilidir. Bu “ideal” model ailenin anne, baba ve en az bir çocuğu içeren çekirdek bir ünite olarak adlandırılır ve burada geleneksel cinsiyete özgü ayrımlar yapılır. Örneğin; baba aile reisidir, geçimi sağlar; anne, evde kalır, yemek pişirir, temizlik yapar gibi. Aile kavramıyla ilgili pek çok farklı tanımlamalar olmasına rağmen, çoğu aile teorisyenleri “yakın olan başka biriyle yaşayan ve bir mekanı paylaşan, iki veya daha fazla bireyleri içeren, bazı duygusal bağların kurulduğu, birbiriyle ilgili sosyal durumlar, roller ve görevlerin üstlenildiği, sevgi, ait olma duygularının paylaşıldığı” konusunda hemfikirdir. Her bir aile yapı, fonksiyon ve gereksinimleriyle ayrı bir varlıktır ve toplumun üyelerini şekillendirir, besler ve toplumsal kurumlardan daha fazlasıdır. Aile işlevleri, aile üyeleri tarafından ailenin ve üyelerinin bireysel gereksinimlerinin karşılandığı ve sürdürüldüğü aktiviteler ve davranışlar olarak tanımlanmaktadır. Bu işlevlerin yerine getirilmesinde yaşanan zayıflık veya güçlülüğün diğer işlevleri de etkileyeceği bilinmektedir. Bilinmesi gereken bir başka nokta, bu işlevlerin aile ve üyeleri tarafından nasıl algılandığıdır. Çünkü işlevlerin algılanması dönemlere, siyasi, politik, sosyolojik ve ekonomik değişimlere göre farklılaşabilmekte ve aile üyelerinin tutumlarını ve davranışlarını da etkileyebilmektedir. Böylece günümüzde de bireyin sağlığı kadar aile sağlığı kavramı geçerli olmakta bireylerin ve ailenin değerlerini, ilkelerini, uygulamalarını bir anlamda sağlık davranışlarını da içine alan yaşam tarzları şekillenmektedir. Aile sağlığı, her bir bireyin iyiliğinden hastalığına doğru uzanan bir dağılımda aile işlevlerinin nasıl iyi olabileceği ile ilgilidir. Aile sağlığı yalnızca bir üyenin sağlıklı olmasını ve diğer aile üyeleriyle ilişkilerinin nasıl olduğunu içermez, aynı zamanda aile dışındaki toplulukla ilişkilerini ve baş etmelerini de içerir. Hemşireliğin dört temel kavramından biri olan çevre kavramı pek çok hemşire teorisyen tarafından ele alınmış olup aileyi sosyal yapı/sosyal çevre olarak tanımaktadır. Aile-çevre ilişkisinin önemi, özellikle 1980’lerden beri fark edilmeye başlanmıştır. Bu birincil sosyal yapı aile üyelerinin sağlığını yükseltmeye yönelik uygulamaları ve hastalığı önleme davranışını öğrenmede ön koşul gibi görünmektedir. Aile dinamiklerinin ve müdahalelerinin ilkelerini anlama, bireysel hasta gibi ailenin daha fazla incelenmesi hemşireler için önemlidir. Hemşireliğin tüm alanlarında olduğu gibi psikiyatri hemşireleri de bakım verdikleri sağlıklı ya da hasta bireylerle çalışırken onların aileleriyle de her düzeyde çalışmak durumundadırlar. Sağlıklı ya da hasta bireyler bir aile sisteminin üyesidir ve bu yüzden geçmişteki, şu andaki ve gelecekteki aile ilişkileri, kendilik kavramından beklentilerinden, değerlerinden, inanışlarından ve eylemlerinden etkilenmektedir. Bu durumda bireyin veya ailenin sağlık davranışlarını birbirinden etkilenmektedir denilebilir. 1990’lı yıllarda aile kavramı, hemşirelik literatüründe “Aile Merkezli Bakım” “Aileye Odaklanmış Bakım olarak en çok kullanılan kavramlar arasında yer almıştır. 1994 Yılı Birleşmiş Milletler tarafından “Uluslararası Aile Yılı” olarak ilan edilmiştir. Ayrıca her yıl 15 Mayıs’ta “Uluslararası Aile Günü” olarak belirlenmiştir. Bu tarihsel gelişime paralel olarak 12 Mayıs 1994’ de Uluslararası Hemşireler Birliği (International Council of Nurses-ICN), Uluslararası Hemşireler Günü temasını “Sağlıklı Nesiller İçin Sağlıklı Aile”; 2002 yılında ise “Hemşireler daima yanınızdadır: Aileler için bakım” olarak belirlemiştir. Dünya Sağlık Örgütü, “Sağlık 21: 21. Yüzyılda Herkese Sağlık” anlayışını yansıttığı politikalarında hedeflere ulaşmada öngördüğü dört temel strateji içinde aileyi, aile ile bütünleşmiş toplum odaklı bakıma vurgu yaparken aslında bireylerin sağlığını geliştirmede aileyi merkeze almıştır. Aile merkezli yaklaşım aile bireylerinin sağlıklı olma ve sağlıklı kalma durumlarını etkileyen ruhsal, sosyal ve biyolojik ilişkileri anlamak, aile içi gerilimleri ya da aile içi destek mekanizmalarını belirleyerek tüm bu kaynakları bireylerin sağlık göstergelerini iyileştirmek için kullanmaktır. Ruh sağlığında yaygın inanışlardan biri de hastanın ilerlemesinde ve gelişmesinde ailenin etkisinin olduğu ya da tam tersine hastanın ilerlemesinin ailenin üzerinde etkisi olduğu yönündedir. Bu gelişmelerin ışığında günümüzde “Aile” artık sağlık sisteminde “Hasta”yı ele alırken birlikte düşünülmesi ve ele alınması gereken sistem olarak kabul edilmiştir. Bu anlayış, her ailenin bir birey gibi tek, kendine özgü olduğu anlayışını ve birey gibi ele alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Yani “her bir aile ayrı problemlere ve güçlere sahiptir” anlamını taşımaktadır. Ancak, bununla birlikte her aile diğer ailelerle bazı evrensel özellikleri de paylaşır. Bu evrensel özellikler her bir ailenin biricikliğini anlamak için önemli bir anahtardır.  

Bunlar: 

  • Her aile küçük bir sosyal sistemdir.
  • Her ailenin kendi kültürel değerleri ve ilkeleri vardır.
  • Her ailenin yapısı vardır. • Her ailenin mevcut temel fonksiyonları vardır.
  • Her aile yaşam döngüsündeki evreler boyunca hareket eder.

Bu bağlamda düşünüldüğünde, günümüzde hemşirenin aileye verilecek olan sağlık hizmetleri içerisinde hemşirelik bakım hizmetini bütüncül bir bakış açısıyla yerine getirmesini kolaylaştıracak, ailenin bu karmaşık yapısını, süreçlerini değerlendirmek ve müdahale etmek için kuramsal bilgi alt yapısının gelişmiş olması beklenmektedir. Bu bakış açısıyla bu yazıda aile kuramsal ve kavramsal yapısıyla anlatılmaya çalışılacaktır 

SOSYAL SİSTEM OLARAK AİLENİN ÖZELLİKLERİ 

Sistem teorisi sosyal sistem olarak ailelerin nasıl işlev gördüğü hakkında bazı görüşler sunar. Yaşayan sistemlerin ve açık sistemlerin niteliklerini bilme, aile fonksiyonlarını ve yapısını bilmede ve anlamada yardımcı olur. Ailelerin nasıl fonksiyon gördüğünü açıklamaya yardım eden açık sistemlerin beş özelliği vardır.  

  1. Üyeler Arasındaki İç Bağımlılık

Aile üyelerinin her biri iç bağımlılığa sahiptir, her bir üyenin eylemi diğer üyenin eylemini etkiler. Örneğin, koroner kalp hastalığı riskini azaltmak için babanın yapması gereken değişimleri düşünmek, farklı besinlerle beslenmesi için besinlerin hazırlanması ve yeme örüntüsü değişecektir. Eş ve baba olarak rollerini başarma yeteneğine sahip olsa bile etkilenebilir. Karısıyla bir işi paylaşmak, çocukların ev ödevlerine yardım etmek için zamanı azalmıştır. Aile haritası kullanarak aile üyeleri arasındaki etkileşim örüntülerini göstermek olasıdır. Aile üyeleri arasındaki etkileşim arttığında dürüstlük, pozitif beslenme daha da artacaktır. Aile üyelerinin iç bağımlılığı, aile üyelerini bir şekilde etkileyen iç ilişkilerin pekişmesini içeren karmaşık bir iletişim özelliği taşır ve aile sağlığına katkı verir. Çatışma çözümünde, kendi kaynaklarını kendine çevirmede sosyal destek sağlar.  

  1. Aile Sınırları

Sistem olarak aileler sınır koyar ve sürdürür. Ego sınırları, kuşaklararası sınırlar, toplum sınırları gibi. Bir aileyi diğer aileden ayıran özellikler onların kendilerine özgü eylemleri ve sınırlarıdır. Deneyimler ve beklentilerin paylaşılmasından doğan bu sınırlar dünyanın dışında kalan bir zincire karşı üyeleri birbirine bağlar. 

  1. Enerji Değişimi

Aile sınırları yarı geçirgendir; aile ünitesine rağmen, dış dünyaya seçici geçişlerle bağlanmaya izin verir. Yeterli fonksiyon görmek için aileler açık sistem olarak çevresiyle bilgi ve materyalleri değiştirirler. Bu süreç enerji değişimi olarak ifade edilir. Bu da sağlıklı ekolojik dengeye götürür. Ailenin gelişim evreleri boyunca yaşadığı sürecin başarılı olması bu enerji değişimini ailenin nasıl yönettiği üzerine bağlıdır.[10] Sistem geçirgen değil çok katı ise diğer sistemlerin birbiriyle etkileşimi gerçekleşmez ve birlikteliği sağlanamaz. Katı yapı bir işin başarılması için kişiyi dikte eder. Örneğin, anne çocuğuna bakar, duygusal destek sağlar, baba ekonomik geçimi sağlar gibi. Bir görev için sorumlu olan kişinin sağlık durumunda değişim olduğunda işleri üzerine alabilecek kişi yoksa aile sıkıntıya girer. Ayrıca sınır çok geçirgen ya da belirsiz ise alt sistemi oluşturan bireylerin farklılıkları korunamaz, ayrışma ve bireyselleşme gerçekleşemez. 

  1. Uyumlu Davranış

Aileler uyum gösteren, denge arayan sistemlerdir. Bu uyum davranışı amaç ve değerlerin değişimini gerektirebilir ailenin kapasitesini zorlayabilir. Bu noktada aile tehlikeye girer, parçalanabilir, stres çözümlenemediği için disfonksiyonel olabilir. 

  1. Amaca Yönelmiş Davranış

Aileler bir amaç için vardır. Bu amaç üyelerin gelişimini yükselten bir ortam kurmak ve sürdürmektir. Bu amaç için aile sevgi, güvenlik, özdeşim, ait olma, toplumda yetişkin rollerine hazırlanma ya da yardım gibi işlevler gösterir ve her bir aile üyesinin sürdürmesi gereken kendine özgü görevleri vardır. 

 

Aile Kültürü 

Aileler kültürel boyutlarıyla sosyal sistemdir, biyolojik olarak akrabalıkla ve sosyal olarak seçimleriyle bağlıdır. Aile kültürü, aile yapısı ve fonksiyonlarını etkileyen davranışları yaymak ve deneyimlerini yorumlamak için aile üyelerinin kullandığı kazanılmış bilgidir. Kültür, eylemi yaparken niçin öyle davrandıklarını açıklar. Aile kültüründe üç öge söz konusudur. 

  1. Aile üyeleri, aile davranışlarını etkileyen mevcut değerleri paylaşırlar

Değerler herkesin yaşamına yol gösterici düzenleyicilerdir. Neyin daha fazla neyin daha az zahmete değer olduğuna karar verir. Yani değerler bireylerin yaşamlarına anlam veren ve olması gereken gerçekleri yansıtan nesneler hakkındaki fikirlerdir. Bireyin iç dünyasının bir parçasıdır ve bireyden bireye değişebilmektedir. İçe dönük ve dışa dönük olabilir. İçe dönük değerler bireyin davranışlarından çıkartılır, dışa dönük değerler ise bireyin ifade ettiklerinden kolayca gözlenebilenlerdir. Yaşam değerleri, alışkanlıklar, ebeveynlerden öğrenilenler, yaşanan duygular ailenin bir üyesi olarak ve aileye özgü sosyal bir yön ve atmosfer sağlar. Ailenin yaşam felsefesi de aile üyeleri arasında bir bütünlük oluşturan ailenin ortak değerlerini oluşturur. Bu değerler yoluyla bireylerin kişiliği ve davranışları büyük ölçüde etkilenir, kararları desteklenir. Bu nedenle ister bireysel, ister ailesel, ister toplumsal düzeyde olsun insan davranışlarını anlamak için değerler anahtardır.  

Değerlerin yaşam içerisindeki işlevi bireyden bireye, aileden aileye, toplumdan topluma geçişi, yaşam içinde karşılık bulması ve değerlere atfedilen anlamla ilişkilidir. Örneğin Değer: “ Aile konuları aile içinde kalır”; İlke: “ Problemimiz hakkında kimseye bir şey söylemeyin” gibi. Değerlerin özgürce ifade edilmesi pek kolay olamamakla birlikte ailenin inanışları, duyguları düşünceleri ve yaptıkları şeyin belirleyicisi olmaktadır. Önceki kuşakla geçer, diğer kuşağa aktarılmaktadır. Aile yaşamının entegral bir parçası olup, değişim zor olabilimektedir. Değerlerin özgürce ifade edilmesi tartışmayı kolaylaştırabilir. Değerlerin sessizleştirilmesi emir ve kontrolü tolere edemeyen diğer aileler için seçimleri artırır. 

  1. Aile üyeleri için tanımlanan ve tarif edilen mevcut roller vardır.

Roller, aile üyeleri tarafından tanımlanan ve gün içerisinde ailenin yaşamında üyelerin üstlendiği görevler ve sorumlulukları içerir. Anne rolü, baba rolü ve çocuk rolü gibi. Literatürde, ülkemizde erkeklerin kadınlara göre daha geleneksel cinsiyet rolü tutumlarına sahip oldukları, kadınların çalışma yaşamına katılması değişimler yaratsa da evle ilgili rollerin hala kadınlar tarafından yerine getirildiği gösterilmektedir. 

  1. Aile kültürü ailede gücün kullanımı ve dağılımını tanımlar.

Güç, kontrol, otorite geçişi veya başkalarını etkileme her bir ailede farklı özelliğe sahiptir. Bazı ailelerde tek kişi üzerinde yoğunlaşabilir, başka bir ailede ise siyasal ve sosyal eşitlik üzerine kurulabilir. Geleneksel ailede, babanın diğer üyeler üzerinde kesin otoritesinin olması söz konusudur. Bazen de “ailede aşırı koruyucu anne”, “belirsiz baba” ya da tam tersi bir rol; “süper kadın”, süper koca” işlevleri veya “pasif bağımlı, tamamlayıcı eş” işlevleri; çocuklarla ve diğer aile üyeleri ilişkilerde zayıflık, ya da üyelerinden birinde fiziksel, duygusal, cinsel ve madde suistimali olma gibi özellikler “aile patolojisi ya da belirtisi” olarak adlandırılmaktadır. 

Aile Yapısı 

Aile yapısı, ailede yer alan aileyle birlikte düşünülen insan örüntüleridir. Her ailede yaygın bazı özellikler olmasına rağmen her bir aile formu biricik problemlere ve güçlere sahiptir. Hemşirenin aile kurumunu ne olduğunu anlaması aileye ilişkin potansiyel kaynakların ve endişelerin gözden kaçırılmasını önler. Minuchin tarafından aile yapısı aile üyelerini organize eden fonksiyonel boyutlar olarak ifade edilir. Dünyanın değişen ve gelişen ekonomik yapısı, sanayileşme, toplumsal, siyasal alandaki değişmeler aile yapısını ve fonksiyonlarını geçmişten günümüze etkilemiştir. 

Aile yapısı genel olarak geleneksel ve geleneksel olmayan aile şeklinde ikiye ayrılır. Geleneksel aile yapısı toplumda daha çok kabul gören bir yapıdır. Geleneksel form dışındaki yapılar ise normal dışı veya normalden sapma olarak görülür. Bununla birlikte literatüre bakıldığında, bugün daha da genişlemiş aile yapısı ve türleriyle daha ileri tanım yapılmış ve “hastanın söylediği ailedir” tanımı görülmektedir. Bu tanımlama biçimi aslında bireylerin aile olarak neyi tanımladığı ve aileyi nasıl yorumladığı konusunda 24 saat kesintisiz hizmet veren hemşireler için bireylere ve ailelere ulaşmada gereksinimlerini belirleme ve karşılamada önemli bir ipucu olma niteliği de taşıyabilir. 

Aile Fonksiyonu 

Aile fonksiyonu ailenin amaçlarına ulaşmak için aile tarafından kullanılan süreçleri içerir. Bu süreçler; aile üyeleri arasındaki iletişim, amaç oluşturma, çatışma çözümü, beslenme, iç ve dış kaynakların kullanımını içerir. Tarih boyunca aileler benzer fonksiyonlara sahiptir. Neslin devamlılığı için çocuk yapma, sağlıklarını koruma, eğitim öğretim, duygusal destek, beslenme, ekonomik destek, güvenlik, sevgi, sosyalleşme vs. sağlayarak, aile birlikteliğinin bütün ihtiyaçlarının karşılamaktadır. Bu görevler üyelerin büyümesini ve gelişmesini sağlamak için yararlıdır. Sevgi, aile üyeleri için besleyici bir atmosfer sağlar, aile mutluluğu ve yakınlığı güçlü bir sevgi bağıyla tanımlanır. Karı koca arasındaki sevgi ve anlayış diğer aile üyelerine de dağılır. Türkiye’de yapılan bir çalışmada bireyler kendileri için ailenin işlevlerinden bazılarını %71.77 oranında bireylerin sevgi ve şefkat gereksinimlerini giderebilecekleri bir ortam, %68.82’si neslin devamlılığını sağlamak, %68 oranında çocukların ruh sağlığını gözetmek olarak ifade etmişlerdir. 

Aile üyelerinin stabilitesi bireylere güvenlik duygusu verir. Aile kendileri için kabul ettikleri üyelere bir yer sunar ve dış dünyaya karşı yeterli hale getirir. Böylece bireyler, güvenli ortamda büyümeyi ve gelişmeyi öğrenirler. Aile fonksiyonları aile üyelerine ait olma duygusu, bir bütün olduğu duygusunu verir. Aileler iç ve dış kaynakları kullanmak zorundadırlar. Üyelerin yetenekleri ve ekonomik gelirler iç kaynakları, sosyal ilişkiler dış kaynakların kullanımını sağlar. Bu yolla stresli dönemleri ve ailenin incinebilirliğini azaltmak mümkündür.  

Ailenin en temel fonksiyonlarından biri üyelerini sosyalleştirmektir. Üyelerine kültürlerini değerlerini, tutumlarını, amaçlarını ve davranışlarını geçirerek, gelecek nesillere hazırlar. Sosyalleşme süreci bu yolla başlar, aile dışındaki deneyimlerle şekillenir. Bu süreç, çocuğun bağımsız gördüğü deneyimlerinin derecesinden etkilenir. Ailenin çocuğa karşı bağımlı, koruyucu tutumu ya da bağımsızlaştırma, kararlara katma derecesi de sosyalleşmeyi etkiler. 

 

Tüm bunlar normal / sağlıklı / fonksiyonel aileyi tanımlamak için kriter oluşturur. Bu bağlamda sağlıklı ailenin özellikleri şu şekilde sıralanabilir. 

  1. Aile üyeleri arasında, kolaylaştırıcı bir etkileşim süreci yaratmak
  2. Üyenin bireysel gelişimini artırmak
  3. Rol ilişkilerini etkili bir şekilde yapılandırmak
  4. Aktif olarak problemleriyle başetmek için girişimlerde bulunmak
  5. Sağlıklı bir ev çevresi ve yaşam tarzına sahip olmak
  6. Bağlı oldukları topluluklarla düzenli bağlar kurmak

Aile Tipleri  

Nükleer / Çekirdek Aile  

  1. Ailenin temel ünitesi olarak karı, koca ve çocuk/ çocuklardan oluşmaktadır.  
  1. Nükleer aile geleneksel olarak çocuklar için sosyalleşme kurumunu ve kültürel geleneklerin koruyucusu olarak görülmüştür.  
  1. Aynı zamanda cinsel ilişkilerin toplum tarafından onaylandığı bir sosyal topluluk olarak görülmüştür.  

Tek Ebeveynli Aile  

  1. Temel bakım ihtiyaçlarının (kendisi ve çocuğunun) kendisi tarafından karşılanan tek bir ebeveyn ile biyolojik ya da evlat edinmiş çocuk/çocuklardan oluşmaktadır.  

Tekrar Evlenmiş Aile (karma/üvey) 

  1. Iki kişi evlendiğinde, eşlerden bir tanesinin ya da ikisinin önceki evliliklerinden olan çocukları ile oluşan aile.  

Çift Kariyerli Aile  

  1. Her iki eşin çalıştığı ve yüksek bağlılıkları olan aile. 
  1. DINK (Dual Income No Kids) akronimi genellikle bu tip aileler için kullanılmakta.  
  1. Çift kariyer ile aile hayatını dengelemek hem tatmin olmaya yol açtığı gibi aynı zamanda da çatışmayı da yol açabilir.  
  1. Çift kariyerli çiftler eğer başarılı olmak istiyorlarsa yeni beceriler öğrenmek, esnek kalmak ve sürekli olarak iş ile aile hayatını gözden geçirmeleri gerekiyor.  

Çocuksuz Aile  

  1. Bilinçli olarak çocuk sahibi olmayı istemeyen, geç evlenildiğinden dolayı çocuk sahibi olamayan ya da biyolojik bir sebepten dolayı çocuğu olmayan çiftleri kapsar.  
  1. Çocuksuz ailelerin fırsatları ve avantajları var –daha az stres, rahatça kullanılabilecek bir gelir ve toplumda daha aktif olabilmek.  
  1. Çocuksuz bir aile olma tercihleri nedeniyle baskı ve stigmatizasyon ile karşılaşabilirler.  

Gay/Lezbiyen Aileleri  

  1. Aynı cinsiyetli iki çocuksuz kişinin ya da bir önceki evliliğinden çocuğu olan kişinin ya da yapay döllenme yoluyla çocuk sahibi olmuş olan kişinin oluşturduğu aile tipidir.  
  1. Yapılan araştırmalar göre eşcinsel çiftlerin, heteroseksüel çiftlere göre daha iyi eğitimli ve daha yüksek bir gelire sahip olduklarını ortaya koymuştur.  
  1. Neredeyse bütün gay/lezbiyen çiftler yaşadıkları yerlerde bir çift ayrımcılık ve önyargı ile karşılaşmaktadırlar.  

Yaşlı Aile  

  1. Aile reisliğinin 65 yaş ya da üstü birisi tarafından yapılıyor olmasıdır.  
  1. Bu ailenin odaklandığı konular genelde sağlık, emeklilik adaptasyonu, dulluk, cinsel işlev bozukluğu, yetişkin çocuklu baş etme, dedelik/ninelik, bilgi aktırımı ve uzun yıllar süren evlilikler.  
  1. Yaşlı aileler genç yetişkin çocuklarına yol açmak/tekrar yol açmak ile ilgilidirler ve de bazen torunlarına bakarlar.  

Multi-jenerasyonlu Aile  

  1. Aile içerisinde ebeveyn, çocuk ve dede/nine olan ailelere denir.  

 

 Psikolog Doğan Demirkan ÖZDEMİR

 Psikolog Ekin KARAKÜTÜK

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir