Borderline (Sınırda) Kişilik Bozukluğu

Borderline Kişilik Bozukluğu (BKB)

Bireyin kimlik duygusu, ilişkileri, duygulanımı, davranışları ve bilişsel örüntüsünde yaygın ve süreğen bir dengesizliğin hakim olduğu bir bozukluktur. Mesleki, sosyal ilişkilerde işlev bozukluğu da dahil olmak üzere karmaşık psikososyal sorunlara yasal ve finansal sorunlara yol açabilmektedir. Genel popülasyonda BKB prevalansı nispeten düşükken, % 0,5 ile % 3,9 arasında, psikiyatrik bakımda yatan hastaların % 30-49’u ve ayaktan tedavi görenlerin % 15’i BKB tanısı almaktadır. Acil servise başvuran intihara meyilli ergenlerde ise sınırda kişilik bozukluğu oranı % 78’e çıkmaktadır. Bozukluğun yükü, intihar sonucu ölen hastaların yüksek prevalansıyla da ilişkilidir: BKB hastalarının % 10’a kadarı intihar nedeniyle ölmektedir ki bu oran genel popülasyonunki tamalanmış intihar oranının neredeyse 50 katıdır. Ergenlerde yaygınlık ve seyre dair epidemiyolojik veriler sınırlıdır. Konservatif nokta yaygınlık tahminleri ∼% 0,9. Kümülatif yaygınlık oranları, gençlerin % 1,4’ünün 16 yaşına kadar BKB için tanı kriterlerini karşılayacağını ve 22 yaşında % 3,2’ye yükseleceğini göstermektedir. BKB’nin anksiyete bozuklukları, duygudurum bozuklukları, yeme bozuklukları, alkol/madde kötüye kullanımı ve bağımlılığı ve diğer kişilik bozuklukları ile komorbiditesi bulunmaktadır. Bozukluğa en çok anksiyete bozuklukları %84,8, duygudurum bozuklukları % 82,7 alkol/ madde kötüye kullanımı %78,2 eşlik etmektedir. Borderline hastalar diğer psikiyatrik bozuklukları olanlara göre daha fazla tedavi kullandığından, daha az eğitim niteliği elde ettiğinden ve daha yüksek işsizlik sorunu yaşadıklarından BKB’nin kamu maliyeti önemli düzeyde yüksektir. BKB tanısı alan kişilerin öykülerine bakıldığında tanılama öncesi hastaneye yatış oranlarının da oldukça yüksek olduğu görülmektedir. Şiddetli borderline kişilik özelliklerine sahip olmak ergenlerin erken yetişkinliğe geçerken önemli gelişimsel kilometre taşlarına ulaşma becerilerini olumsuz etkileyebilmektedir. Bu gözlemler birlikte ele alındığında, borderline psikopatolojinin zaman içinde yerleşmesini önlemek için erken tanılamanın ve müdahalenin önemli olduğunu kuvvetle göstermektedir.  

Takip çalışmaları remisyonun yaygın olduğunu göstermektedir – 6 yıl sonra% 74; 10 yıl sonra% 88. Yüksek remisyon oranı BKB’nin kronik, aralıksız bir durum olmayabileceği fikrini gündeme getirse de esas durum, BKB’yi meydana getiren iki belirti kümesinden öfke ve terk edilme duyguları ile karakterize edilenin sabit ya da kalıcı olma eğilimi göstermesi, buna karşın kendine zarar verme ve intihar girişimleri ile karakterize olan belirti kümesin kararsız ya da daha az kalıcı bir doğaya sahip olmasıdır. Çoğu durumda remisyon bu ikinci küme semptomlarda azalmayı ifade etmekte, hastalığın tamamen ortadan kalkması anlamına gelmemektedir. Bununla birlikte ergenlik döneminde tanı konulduğunda remisyon daha yüksek olmaktadır. 

Borderline Kişilik Bozukluğu (BKB), genç erişkinlik döneminde başlayan, aşırı dürtüsellik, duygulanımda ve kişiler arası ilişkilerde dengesizlik, benlik algısında yetersizlik ve terkedilmeye karşı aşırı hassasiyet ile karakterize bir sendromdur. Toplumda görülme sıklığına ilişkin veriler %1,2 ile %6 arasında değişmektedir. Ülkemiz alan yazınında ise yaygınlığına ilişkin geniş örneklemli bir çalışma olmamakla birlikte, çocuk yetiştirmeye ilişkin ebeveyn tutumları göz önünde bulundurulduğunda, bu oranın daha yüksek olabileceği düşünülebilir. 

Ergenlikte BKB Teşhisi 

Kişilik bozukluklarının kökenlerinin çocukluk ve ergenlik döneminde olduğu konusunda uzun süredir devam eden genel kabul görmesine rağmen, BKB’yi 18 yaşından önce teşhis etmek tartışmalı bir konudur. Dünyanın farklı noktalarında ruhsağlığı hizmeti veren pek çok klinisyen tanılama ile ilgili 4 temel başlık nedeniyle BKB teşhisi koymakta tereddüt yaşamaktadır. Bunların ilki BKB tanısının ergenlik dönemi için geçerli olmayıp 18 yaş üstü için kullanılabilen bir tanı kategorisi olmasıdır. İkincisi, duygusal dengesizlik ya da rahatsız edici öz görüntü gibi BKB’nin tipik özelliklerinin ergenler arasında normatif olmasıdır. Üçüncüsü, ergenlik dönemindeki bir bireyin kişiliğinin henüz gelişim halinde olması nedeniyle değişmekte oluşudur. Dördüncü ve muhtemelen en önemlisi klinisyenlerin hastalarını BKB tanısının getireceği damgalayıcı ve kötümser tutumlardan korumak istemeleridir. Ergenlerde BKB teşhisinin kullanımına karşı argümanlar, ergen kişiliğinin dinamik ve gelişen doğasına dayanmaktadır. Ergenler, kişilerarası maruz kalma, yansıtma ve devam eden nörobilişsel değişikliklerin bir sonucu olarak sürekli öğrenip geliştiklerinden, ergen kişiliği doğası gereği dinamiktir ve bu dinamiklik yapılanma haline gelmiş olan bir kişilik bozukluğu tanısını dışlayan bir nitelik olarak görülmektedir. Oysa ki başka bir cepheden değerlendirildiğinde bu dinamik yapı, henüz oluşmakta ve gelişmekte olan kişilik örüntüsünde yolunda gitmeyen oluşumların çözümlenmesi için önemli bir avantaj sunmaktadır. Boylamsal çalışmalar sonucu BKB tanı kriterlerini karşıladıkları tespit edilen ancak yetişkinliklerinde kriterlerini artık karşılamayan bireylerde çok sayıda borderline semptomun varlığının devam ettiği görülmüştür. Kalıcılık gösteren semptomlar; bakım verme ve alma deneyimi, bağımlılık, mazoşizm ve depresyonla ilgili çelişkili duygularından oluşmaktadır. Bu durum, BKB’nin ergenlik dönemi formunun, yetişkin yıllarda mutlaka BKB’ye yol açmayacağını ortaya koysa da, Kernberg’in (1990) savunduğu gibi, orta ila şiddetli borderline psikopatolojisi olan ergenler, bu psikopatolojiyi nadiren geride bırakabilmektedir. BKB yapısal ve sabit bir model olarak düşünülmeksizin, kişilik “örüntüsüne dair” boyutlar olarak ele alınması ve bu boyutların katılık düzeyi ve farklı durum ve koşullara adaptasyon gücü üzerinden değerlendirilerek ergenlerde boderline kişilik bozukluğu düzeyindeki durumların teşhis edilmesi sözü geçen özellik ve örüntülerin kemikleşerek değişmesi oldukça güç bir yapı haline gelmesinin önüne geçecektir. BKB sadece yetişkinlerde teşhis edilebilir. Ancak yetişkin olma durumundan ve “kişilik”ten bireyin 18. yaş gününde ortaya çıkan bir fenomen olarak söz ettiğimizde bu kişilerin 18. yaş günlerinin bir gün öncesi ve birgün sonrasındaki farkın ne olduğu sorusu ortaya çıkmaktadır. Bu doğrultuda, yetişkinlere göre daha düşük bir öngörü gücü olduğunun kabul edilmesi ve değişmesi güç bir bozukluktan öte “bazı boyutların yaygın, yoğun ve esneklikten yoksun hale geldiği bir örüntü” olarak kabul edilmesi koşuluyla bu tanının ergenlerde yapılabileceğini düşünülmektedir. Mevcut taksonomilerin eksikliklerine dair farkındalık, bozukluğun boyutsal bir kavramsallaştırılmasına doğru bir eğilim oluşturmuştur. Boyutsal yaklaşım BKB’ye dair duygusal, davranışsal, bilişsel, kişilerarası düzensizlik ve kendilik düzensizliği boyutlarını içermektedir. 

Borderline Kişilik Bozukluğu Boyutları 

Duygusal Değişkenlik: BKB’de duygulanım olumsuz, yoğun ve değişkendir. Hemen hemen her zaman bir kriz durumda olduğu görülen borderline hastalarda duygulanım dalgalanmalarıyla sıklıkla karşılaşılmaktadır. Öfke, duygulanımsal oynaklığın kilit faktörü olarak karşımıza çıkmakta ve zaman zaman anlamlı ötekilerin, özellikle de temel bakım verenlerin (genellikle anne-baba), değersizleştirilmesi yahut değersizleştirmenin yansıtılması ile birlikte görülebilmektedir. BKB’de duygulanım tipik olarak negatif duygular olan öfke, sinirlilik, kaygı, depresyon, disfori arasında dalgalanmalar ve geçişler göstermektedir. Yoğun öfke; ihtiyaç duyulan nesneyle kontağı sürdürmek, onu kontrol edebilmek ve nesne olan ilişkiye bağlı olarak kendilik duygusunu sürdürebilmek adına başvurulan temel yoldur. Bu noktada borderline hastada karşılaştığımız depresif duygulanımın, daha az ayırt ettiricidir. Borderline hastaların içsel boşluk hissiyle ilişkili olan disforik duygulanımları, BKB’de karşılaştığımız çökkünlüğü majör depresyondan ayırt edebilmemizi sağlamaktadır. Borderline ergenler bir an çok mutlu görünürken, bir an sonra öfkeli, ağlamaklı ya da heyecanlı hale gelebilmekte ve hızlı bir şekilde sakinleşmiş bir hale bürünebilmektedirler. Dengesiz ruh hali, duygusal aşırılıkları kontrol etmede güçlükle birlikte, BKB’li bireyler için tanımlayıcı bir sorundur. Kararsız ruh halleri, BKB’si olmayan ergenlerde de karşımıza çıkabilmektedir. Ancak BKB söz konusu olduğunda, duygusal iniş çıkışlar genellikle hayal kırıklığı ve kişiler arası çatışmayla tetiklenir ve ruh halinin aşırılıklarıyla yaygın ve yoğun bir şekilde karşılaşırız. BKB’li ergenlerin ruh hali değişimlerini tipik ergen ruh hali değişimlerinden ayıran bu yoğunluktur. BKB’li ergenler, duyguları daha hızlı ve yoğun hissettiklerini ve BKB’si olmayan arkadaşlarına göre sakinleşmelerinin daha uzun sürdüğünü ifade etmektedirler. Ayrıca iyi bir ruh halindeyken neredeyse her şeyi yapabileceklerine, ancak kötü bir ruh halindeyken neredeyse hiçbir şey elde edemeyeceklerine inanma eğilimi göstermek gibi iki uçlu “ya hep ya hiç tarzı” düşünme eğilimi sergilerler. 

Davranışsal Değişkenlik: Borderline hastalar genellikle duygularını kontrol etmekte güçlük çekmekte, borderline hastaların bedenlerinin kontrolden çıktığından söz ettikleri konuşmalarla sıklıkla karşılaşılmaktadır. Borderline hastaların hem doğalarının bir gereği hem de yetiştirilme şartlarının etkisiyle, dürtüsellik, özellikle agresif dürtüsellik, BKB’nin önde gelen bileşenlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Madde kötüye kullanımı borderline hastalar arasında yaygındır. Borderline hasta çoğunlukla gelişigüzel cinsel yaşantılar ve intihar girişimleriyle belirli kendine zarar verici ve saldırgan dürtüsellik dönemleri yaşamaya da eğilimlidir. Bu dürtüsel davranışlar, ana nesnenin kaybına atfedilebilen panik ve dezorganizasyon duygusundan kaçınmak ve kaybolan nesne ya da yeni kalıcı nesnelerle temas kurmaya çalışmak için ikili amaca hizmet edebilmektedir. Madde kullanımı hem kaygıyı giderir hem de geçici bir nesne olarak hizmet eder, bununla birlikte, maddenin etkileri nesne bağlantılarının yolunu açabilmektedir (örneğin dürtüsel cinsel karşılaşmalar). Bununla birlikte terk eden nesneye karşı açığa çıkan öfkenin içe atılıp kötü kendilik temsili haline gelmesi nedeniyle kendine zarar verici davranışlar ve intihar girişimleri ötekilerle gerçek yaşamda ya da fantezideki ilişkilerin ardından ya da eş zamanlı şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu tarz kendine zarar verici ve öz yıkıcı eğilimlerle istismar geçmişleri olan borderline hastalarda fazla karşılaşılmaktadır. Öfke, kaygı ve hayal kırıklığı gibi olumsuz nitelikli baş edilemeyen duygular kendine zarar verme davranışının ortaya çıkışından önce gelir. Morbid bir kendi kendine yardım biçimi olarak kendine zarar verme davranışı, sık sık kaygılanmak, kaotik düşünceler ve hızla değişen duygular gibi rahatsız edici semptomlardan hızlı, ancak geçici bir rahatlama sağlar. Kaygı, depresif belirtiler ve öfkenin şiddeti kendine zarar verme davranışının öncülleri olarak kabul edilmektedir. 

Kayıp bir psikolojik güç unsuru olarak arabuluculuğun yokluğu, kişiliğin yokluğu ve kendiliğin bedensel deneyimlerle sınırlı olması duyumlarıyla kendini gösteren, kronik boşluk duygularına neden olmaktadır. Birçok çalışmacı, borderline hastaların kendilerine zarar verici davranışlarının bir intihar girişimi olmadığını (örneğin, kesme ve kendiliğinden kaynaklanan yanıklar), belirli bir rahatlama ve “akıntı” deneyimi veren duygusal düzenleme stratejilerine benzediklerini belirtmektedir. Borderline hastalarda; duyguların bedensel ortam yoluyla düzenlenmesi, her birey için temsil ettiklerine göre farklı biçimler alabilmektedir: ruhsal ağrıya fiziksel form verilmesi; kendini cezalandırma ya da disforisini düzenleme; bir iz bırakarak belirli olayları hatırlamak (bir yara izi); ya da daha aktif hissetme (pasif olarak deneyimlemek yerine birinin deneyimlerinin temsilcisi olmak) söz konusudur. Fiziksel acı, aracılık edilemeyen psişik bir acının alternatifi olarak kullanılmaktadır. Borderline hastaların dövmelere olan sık ilgisi bu hipotezler ışığında da yorumlanabilmektedir. Bedeni oyuna getirmek, beden ile benlik arasındaki belirli bir ilişki biçimini belirleyen sıkıntının üstesinden gelmenin bir yolu olan paradoksal bir çözüm arayışıdır. Tüm BKB davranışlarının en endişe verici olanı intihar düşünceleri ve girişimleridir. BKB’li ergenler genellikle kendilerine zarar verirler (sıklıkla kendilerini kesmek şeklinde) ve bunu yapmalarının en tipik nedeni, yoğun duyguları düzenlemeye çalışmalarıdır. Diğer yaralanma biçimleri arasında yanma, kesme, delme, kafaya ve duvara vurma yer alır. Dürtüsellik başka bir davranış değişkenliği sorunudur. BKB’li ergenler adeta “düşünmeden hareket ediyor” görünürler. Dürtüsel davranışlar genellikle güçlü duygular bağlamında gerçekleşir ve aniden okulu bırakmayı, dikkatsizce araç kullanmayı, korunmasız cinsel ilişkilere girmeyi ve alkol/madde kötüye kullanımını içermektedir. 

Risk Alma ve Kendine Zarar Verme 

Ergenlik döneminde davranışsal değişkenliğin ciddi sonuçlara yol açabilen bir alt türü olarak risk alma ve kendine zarar verme davranışlarından ayrıca söz etmek gereklidir. Risk alma davranışları ve kendine zarar verme davranışları ergenlik döneminde sıklıkla ortaya çıkan olgulardır. “Kasıtlı kendine zarar verme” (KKZV) terimi, intihar niyeti olsun olmasın bir dizi farklı kendine zarar veren davranışı içeren, kişinin kendi vücut dokusunu kasıtlı olarak doğrudan tahrip etme eylemi olarak tanımlanmaktadır. Risk alma davranışları, ergenlerin fiziksel iyilik halini ve psikososyal işlevselliğini etkileyebilecek davranışlar olarak tanımlanır ve madde kullanımı, aşırı medya kullanımı ve karışıklık dahil olmak üzere çok çeşitli davranışları içerir. Risk alma davranışının genel ergen popülasyonunda “normatif” bir davranış kompleksi olmasının yanı sıra bir dizi psikolojik problemle ilişkili olduğu bilinmektedir. Risk alma davranışı, ergenlik döneminde psikiyatrik bozukluklar geliştirmeye yönelik savunmasızlığın bir işareti olabilir. Kendine zarar verme davranışı genellikle ergenlik döneminde genç yetişkinliğe doğru geçişte önemli ölçüde azalan geçici bir fenomen olarak karşımıza çıkmaktadır. Kendine zarar verme davranışı diğer risk alma davranışlarıyla ilişkilidir. Duygusal ve davranışsal düzensizliğin akut belirtileri, başta kendine zarar verme davranışı ve risk alma davranışları, ergenlikte BKB’nin tanısal temel özellikleridir. KKZV’nin varlığı ve daha yüksek sıklığı, daha fazla BKB semptomunun onaylanmasıyla ilişkilidir. KKZV BKB’deki duygusal düzensizlik ve kişilerarası düzensizlikle yüksek düzeyde ilişkili bulunmuştur. BKB’li ergenler daha erken yaşta KKZV davranışları sergiler ve BKB’si olmayan ergenlere kıyasla daha uzun bir KKZV öyküsü bildirirler. 

Bilişsel Değişkenlik: Borderline hastalar gerçeklikle ilişkiyi sürdürmekte güçlük çektiklerinden yapılandırılmamış ya da stresli durumlarda, bilişsel bozuklukları özellikle belirginleşmektedir. Bu geçici bilişsel bozukluklar; disossiasyon, paranoya ve durumsal şekilde diğer yarı psikotik deneyimleri de içermektedir. Bu durumdaki “stres unsuru” tipik olarak, kaybın kaçınılmaz ve geri döndürülemez olduğu hissedildiği önemli bir nesneyle temas kaybı olmaktadır. Diğer geçici yarı-psikotik deneyim türlerinden olan düşünce eklemesi, düşünce kontrolü, görsel ve işitsel hallüsinasyonlar vb. BKB ile ilişkilidir. Ancak bu inançların ve duyusal deneyimlerin gerçeklikle uyumluluğu keskin psikozdan daha yüksek düzeydedir. Bu geçmiş psikotik deneyimlerin ayrıca, tekrarlanan hastaneye yatışları tetiklediği belirlenmiştir. Bu nedenle psikotik tarz bilişsel deneyimler borderline hastada ruhsal işleyişteki zayıflık ve kırılganlığın göstergesi olarak kabul edilmektedir. Borderline hastaların özellikle de ergenlerin bilişsel değişkenliğine sebep olan faktörlerden biri sevilmedikleri, kötü, zehirleyici, iğrenç ve hatta “şeytan” oldukları gibi yaygın irrasyonel inançlarıdır. Bu inançlar BKB’li ergen üzerinde önemli ölçüde baskı yaratmakta ve düzenlenemeyen olumsuz duygulanımlara yol açabilmekte, kendilerine zarar vermelerine ve hatta intihar girişimlerine neden olabilmektedir.  

Kişilerarası Değişkenlik: Aynı anda hem bağlılık hem düşmanlık hisseden bu hasta grubu düzensiz kişilerarası ilişki örüntülerine sahiptirler. Kişilerarası ilişkilerde dengesizlikle sıklıkla karşılaşılması ve dengesizliğin borderline hastaların günlük yaşamında oldukça yaygın bir görünüm sergilemesi, bu özelliği BKB tanılamasında temel bir özellik haline getirmiştir. Yalnızlığa karşı toleranslarının oldukça düşük olduğu, zorlantılı bir biçimde sosyalleşmeye çalıştıkları, sıklıkla can sıkıntısı ve içsel boşluk duygusundan yakındıkları gözlenmektedir. Şiddetli duygusal dalgalanmalar ve dramatik davranışlar sergilemekte, uç noktalara varan yargılarda bulunabilmektedirler. Diğer insanlara yönelik duygu ve tutumları kısa süre içinde dikkat çekici düzeyde ve açıklanamaz biçimde değişebilmektedir. Duygu dalganmaları tutkulu bir idealizasyondan, hor görme ve öfkeye doğru hızlı ve kesin şekilde, bir uçtan öteki uca savrulmalarla açığa çıkmaktadır. Bu kişilerde sıklıkla aşırı para harcama, kumar oynama, uygunsuz cinsellik ve yeme atakları gibi öngörülmesi güç şekilde aniden ortaya çıkan ve kişinin zarar görmesiyle sonuçlanma ihtimali yüksek olan davranışlarla karşılaşılmaktadır. Tümgüçlü idealizasyon ve devalüasyon savunma mekanizmaları arasındaki süreğen kararsızlık nedeniyle, genellikle küçük sosyal ağların varlığı ve uzun süreli ilişkilerin eksikliği ortaya çıkmaktadır. Borderline hastalar ilişkilerini tutarlı ve kararlı bir biçimde sürdürmekte, sıcak ve empatik olmakta güçlük çekmektedirler. Genellikle “fırtınalı” ve kalıcılıktan uzak ilişkiler kurmaktadırlar. Borderline kişide kendi ve ötekileri bütüncül bir şekilde tasarımlandıramama, kimlik karmaşası, sıklıkla can sıkıntısı şeklinde kendini gösteren süreğen boşluk duygusu, yalnızlık ve terk konularına aşırı hassasiyet gözlenmektedir. Kendilik algısı ötekilere bağlı olduğu, nesne sürekliliği olmadığı için yalnızlığa tahammül güçleşebilmekte ve kişi “yapışkan” bir ilişki tarzı benimseyebilmektedir. Grandiözite sonucu kendilerini diğerlerinden “farklı” olarak algılamaya eğilimli olan bu kişiler, hayal kırıklığı ve eleştiriye karşı oldukça duyarlı olabilmektedir. Borderline hastaların kişilerarası ilişkilerinde bozulma yaratan bir diğer nokta bu kişilerin etraflarındaki bireyleri düşmancıl değerlendirme eğilimleridir. Borderline hastalar son derece yüksek bir reddedilme duyarlılığından muzdariptir, reddedilmeyi kaygıyla beklerler ve algılanan red yaşantılarına şiddetli biçimde tepki gösterme eğilimindedirler. BKB’nin temel özelliklerinden biri olan reddedilme korkusu, bir çeşit terk edilme yaşantısı olarak ele alınmaktadır. Reddedilme duyarlılığı; reddedilmenin kaygılı beklentisi (beklenti anksiyetesi), hızlıca algılanması ve reddedilmeye karşı tepki düzeyinin artış gösterilmesi olarak tanımlanmaktadır. Reddedilme algısı, şiddetli bir gerilime neden olmaktadır. Ciddi düzeyde ve uzun süreli bir şekilde, yaşamlarındaki önemli ötekiler tarafından reddedilme deneyimleri, borderline hastada maladaptif bir korunma yolu olarak reddedilmeye karşı savunucu beklentilerin oluşmasına neden olabilmektedir. Bu eğilim, reddedilmeye dair öngörünün yine uygunsuz bir biçimde ortaya çıktığı deneyimler tarafından tetiklenebilmektedir. Bunun sonucunda, sosyal etkileşimdeki en küçük ipuçları bile reddedilme olarak yorumlanabilmektedir. Bu uygunsuz yorumlamalar, diğerlerini ya da kendini incinmiş hissetmeye ya da kendini suçlayarak kızgın hissetmeye neden olurken geri çekilme ya da saldırganlık gibi işlevsel olmayan davranışları beraberinde getirebilmektedir. Üstelik tüm bu algılama ve yorumlama biçimleri adeta kendini gerçekleştiren kehanet haline gelerek, gerçek reddedici kişilerarası deneyimlere yol açabilmektedir. Reddedilme duyarlılığı yüksek olan borderline hasta reddedilme riskini düşüreceğine inandığında; cinsel eylemde uygun sınırlar koyamama ya da koyduğu sınırları bunları uygulamada zorluk yaşama gibi davranışlar göstererek mağdur olma riskini yükseltmektedir. Hastaneye yatırılan BKB’li ergenlere bakıldığında, genellikle bir romantik ilişki bitiminde ya da sevilen bir kişi ile gerçek ya da algılanan ayrılık tedavi görmek için yatırıldıkları görülür. Bu tür ayrılıklar genellikle çaresizliğe yol açar ve tipik olarak kendi kendini yok etme gücünde bir artış görürüz. Bazen intiharı düşünmüş ya da intihara teşebbüs etmiş olacaklardır. Ancak sevilen kişinin BKB’li ergenden ayrılmaya niyeti olmasa bile böyle bir umutsuzluk yaşanabilir. Sevdiklerinin bir randevuya geç kalması ya da bir telefon görüşmesine cevap vermemesiyle bile tetiklenebilen reddedilme düşüncesi, umutsuzluk duymaya ve yıkıcı davranışlara yol açabilir. 

Kendilikte Değişkenlik: İstikrarlı bir kendilik duygusunu sürdürmekte güçlük BKB’nin yaygın bir özelliğidir. Varoluşumuzu şimdiki andan ayıran “sınır” bu kişiler için yoktur yahut muğlak durumdadır. Borderline hastaların “şimdiki an” ile sınırlı varlıkları, duygusal dengesizliklerini ve ilişkisel tutarsızlıklarını körüklemektedir. Borderline hastanın kendini deneyimlerinden uzaklaştırması zor olmakta; birey, deneyimleri ve kendisi arasında tatmin edici bir mesafe ayarı yapamamaktadır. Borderline hastanın süreçleri, yaşantıladığı an ile belirleme eğilimi bulunur, şimdiki ana tamamen dalmış durumdadır. Bu kişiler için birey, şimdi ve burada yaşantıladığı her ne ise onunla sınırlıdır. Şimdiki an ile kendiliği ayıran hiçbir sınır yoktur, bu ikisi birbirine nufüz etmiş ve iç içe geçmiş durumdadır. Benlik, deneyimlenen kendilik ve gözleyen kendilikte bir fragmantasyon söz konusudur. Benliğin bu geçici parçalanması, uzun süreli kişilerarası ilişkilerin bir parçası olan belirsizliğe dair özgün bir hoşgörüsüzlük biçimi ile uzun süreli ilişkilerin beraberinde gelen bağlılık, sorumluluk ve suçluluk duygularının reddedilmesine neden olmaktadır. 

Ergenlerin benlik hislerinin olmadığını, kendilerini boş hissettiklerini ve kim olduklarını ya da ne istediklerini bilmediklerini söylemeleri alışılmadık bir durum değildir. Ergenler de ihtiyaçlarını, duygularını, sevdiklerini ve hoşlanmadıklarını başkalarına ifade etmekte sık sık güçlük çekerler, etrafındakilerin fikirlerinden ve eylemlerinden kolayca etkilenebilirler. Dış görünüşlerle çok ilgilenme eğilimindedirler ve sıklıkla kendilerini ve durumlarını başkalarınınkilerle karşılaştırarak kendileri hakkında bir değerlendirmeye vardıklarından sürekliliğe sahip olan stabil bir kendilik algısından söz etmek güçtür. Tipik bir şekilde ben ve öteki arasındaki sınırın muğlaklığı ile karakterize olan kimlik karmaşası borderline hastaların yaşadığı kişiler arası ilişkiler sorunlarının pek çoğunu açıklar görünmektedir. Bu sınır muğlaklığı, borderline hastaların çalkantılı ilişkiler yaşamasına neden olan, kendilik ve öteki hakkında aşırı iyi ve aşırı kötü şeklinde ortaya çıkabilen ikiuçlu düşünce biçiminde de kendini göstermektedir. Normatif ergenlere benzer ancak daha yoğun bir biçimde, BKB’li ergenler kim olduklarına dair istikrarlı bir duyguyu tanımlamada zorlanırlar. Değerleri, ahlakları ve kimlikleri akışkan ve değişken görünür ve çoğu zaman, benlik hisleri o anda arkadaş grubuyla özdeşleşmeleriyle belirlenir. Pek çoğunun ebeveyni çocuğunu tanıdığını düşünürken şaşırtıcı ve zorlayıcı durumlarla (örn; intihar girişimi) karşı karşıya kalır. Ebeveynlerin bir kısmı ise çocuklarının her zaman onlar için “bir kapalı kutu” olduğunu, hiçbir zaman rahatlıkla çocuklarının sonraki adımını ön göremediklerini belirtmektedir. Birden fazla çocuğu olan ebeveynler genellikle ergenlik çağındaki BKB’li çocuklarını BKB’si olmayan diğer ergenlik çağındaki çocuklarıyla karşılaştırdıklarında, BKB’si olmayan çocukları genellikle daha öngörülebilir ve duygusal olarak stabilken, BKB’li çocuklarının daha dürtüsel ve yatıştırılması zor olduğunu belirtmektedir.

Tedavi Yöntemleri (Psikoterapi) 

  • Bilişsel Davranışçı Terapi 
  • Şema Terapi 
  • Zihinselleştirme Temelli Tedavi 
  • Aktarım Odaklı Terapi 
  • Bilişsel Analitik Terapi 
  • Aile Terapisi 
  • Kişilerarası Psikoterapi 
  • Destekleyici Psikoterapi 

Psikolojik destek alınması önemli derecede etkendir.   

Psikolog Doğan Demirkan ÖZDEMİR 

Psikolog Ekin KARAKÜTÜK 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir