Patlamanın Psikolojik Etkilerini Altı Ay Sonra Hissetmeye Başlayacağız

Ankara tren garında, barış mitingi öncesi olan patlama hakkında Röportaj Gazetesi ile yapmış olduğum röportaj şu şekildeydi:

Barış Mitingi öncesi Ankara Garı’nın önünde yaşanan kanlı saldırının ardından Ankara halkının psikolojisi, bir fotoğraf karesine, söze yer bırakmayacak biçimde yansıdı.

Barış Mitingi öncesi Ankara Garı’nın önünde yaşanan kanlı saldırının ardından Ankara halkının psikolojisi, bir fotoğraf karesine, söze yer bırakmayacak biçimde yansıdı.

“BOMBA VAR” DİYE BAĞIRDI

Batıkent-Sincan yönüne giden metroda, önceki akşam saat 18.00 sıralarında Batıkent-Batı merkezi durağı arasında bir genç kızın, yanındaki vatandaştan şüphelener ek “Bomba var!” diye bağırınca büyük panik yaşandı.

METRONUN KAPISINA YÜKLENDILER

Vatandaşlar, bir anda giden metronun kapılarına yüklendi ve izdihama neden oldu. Bu sırada bazı vatandaşların ezilme tehlikesi geçirdiği öğrenildi. Yaşanan panik üzerine metro acilen durduruldu ve kapıları açılarak boşaltıldı.

RAYLARDAN YÜRÜDÜLER

İki istasyon arasında metrodan inen vatandaşlar, rayların üzerinde yürümeye başladı. Yerden 15 metre yüksekte yaklaşık 100 metre yürüyen vatandaşlar, tek sıra halinde ilerledi. EGO yetkilileri, trenin teknik nedenlerle durdurulduğunu, vatandaşların bunu bomba ihbarı olarak algılayarak panik yaptığını ileri sürdü.

Benzer olaylar Suruç saldırısından sonra da gerçekleşmiş vatandaşlar yaşanan kanlı saldırı sonrasında sokağa çıkmaya ve toplu taşıma araçlarını kullanmaya korkar olmuştu. Bu tür terör saldırılarının toplum psikolojisine etkilerini AjansHaber’e değerlendiren Psikolog Doğan Demirkan Özdemir yaşanan bu tür kanlı saldırılarından sonra medyaya ve devlete büyük görevler düştüğünü belirtti.

Yaşanan o saldırının ardından bir kaos yaşadık ve kaosun etkilerini şuanda çok fazla yaşamayacağız. Bu travmanın etkisini biz altı ay ile bir sene arasında bir sürede yaşayacağız. Travma sonrası stres bozukluklarında genelde ilk altı ayda çok fazla etki gözlenmez. Bu altı aydan sonrasında kişilerde panik atak gibi, depresyonlar gibi, paranoyalar gibi, sanrılar gibi durumlarla karşılaşacağız” diyen Özdemir AjansHaber’e şu değerlendirmelerde bulundu:

“DÖRT BEŞ KİŞİ BİR ARAYA GELMEKTEN KORKAR OLDU”

Terör gerçekten birçok insanımızın canını yaktı. Birçok insanımızda korkuya ve paniğe yol açtı. Korku ve panik bizlere birbirimize güvenmemeyi ve birbirimizi ötekileştirmeyi öğretti. Bir şahısın kıyafetine konuşmasına bakarak şüphelenir olduk. Kendimizden korkuyoruz. Toplu taşıma araçlarını kullanamıyoruz. Öyle bir korku yaratıldı ki; kişiler yan yana gelemez oldu. Dört beş kişi bir araya gelip de sohbet etmekten korkar oldu. Müthiş bir şekilde korku kültürü olmaya başladı.

“TOPLUMUN BU STRESLE BAŞ EDEBİLMESİ İÇİN…”

Toplumun bu stresle baş edebilmesi için bir kere devlet olarak önlem almamız lazım. İstihbaratın güçlendirilip insanların bir arada yaşadıkları yerlerin güvenli hale getirilmesi gerekmektedir. Ankara’da yaşanan metro hadisesinden yola çıkarak örnek verecek olursak; metro istasyonları ve metro hatları içerisinde baz istasyonları yok yani telefonlar çekmiyor. Buralara yerleştirilecek bombaların uzaktan patlatılma gibi bir imkânı yok. Canlı bomba ihtimali de söz konusu ama canlı bombayla da her yerde karşılaşmak mümkün. Yaşamın çemberi içerisinde, günlük hayatımızı bu kadar etkilememesi gerekiyor.

“ŞUAN YİRMİRDEN FAZLA SENARYO VAR”

Burada medyanın da çok büyük etkisi var. Medya da bu tür olayları körüklüyor. Artık kişiler medyaya da güvenmez oldu. Herkes farklı yazıyor herkes farklı şeylerden bahsediyor. Medyada ilk etapta bütün kanlı görüntüler bütün koşuşturmaca panik havası tüm çıplaklığı ile veriliyor. Daha sonra bu görüntülere yayın yasağı getiriliyor. Bu sefer vatandaşlar kendilerinden bir şey saklandığını düşünerek daha fazla tedirgin oluyor. Tüm bu gelişmeler üzerine de şehir efsaneleri yükselmeye başlar. Kulaktan kulağa farklı şeyler anlatılır. Ankara’daki patlama ile ilgili şuanda bizim sosyal medyada karşılaştığımız yirmiden fazla senaryo var.

“İNSANLIĞA KARŞI İŞLENMİŞ BİR SUÇ”

Medyanın da hükümetin de üzerine düşen şey, çıkıp gerçek bir açıklama yapmaktır. Daha sonra da bu işin kovuşturması detaylı bir şekilde yapılıp failler bulunmalıdır. Burada ideolojik bir durum değil insanlığa karşı bir suç var. O hain saldırıda hayatını kaybedenler bizim vatandaşlarımızdı.

“TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUKLARI YAŞAMAYA BAŞLADIK”

Bomba patladıktan sonraki gelişmeleri bir göz önünden geçirin. Önce ekonomik yönü bakımından ele alalım. Hayat durdu. Ekonomik olarak yoğun bir çöküntüye girildi. Döviz fiyatları fırladı. Bununla beraber kişiler farklı şekilde yapılanmaya gitti. Toplu taşıma aracı kullanamamanın dışında insanlar artık bir araya gelemez oldu. Herkes evine çekilmeye başladı. Bununla beraber güvensizlikler oluşmaya başladı. Travma sonrası stres bozukluğu dediğimiz olayları yaşamaya başladık. Uyuyamaz, düşüncelerimizi toparlayamaz olduk, paranoyalar geliştirmeye başladık. İnsanlara şüpheyle bakar olduk.

“PATLAMANIN PSİKOLOJİK ETKİLERİNİ ALTI AY SONRA HİSSETMEYE BAŞLAYACAĞIZ”

Yaşanan o saldırının ardından bir kaos yaşadık ve kaosun etkilerini şuanda çok fazla yaşamayacağız. Bu travmanın etkisini biz altı ay ile bir sene arasında bir sürede yaşayacağız. Travma sonrası stres bozukluklarında genelde ilk altı ayda çok fazla etki gözlenmez. Bu altı aydan sonrasında kişilerde panik atak gibi, depresyonlar gibi, paranoyalar gibi, sanrılar gibi durumlarla karşılaşacağız.

“PSİKOLOJİK OLARAK ‘KRİZLE MÜCADELE’ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMELİ”

Bu gibi olayların ardından Sağlık Bakanlığı tarafından olsun, psikologlar psikiyatrlar tarafından olsun koruyucu ruh sağlığına ağırlık verilmesi gerekiyor. Özellikle kriz ve krize müdahale konusunda, çünkü ben bunu bir krizle mücadele olarak görüyorum, çalışmaların yapılması lazım. Türk Psikologlar Derneği ve Gazi Üniversitesi bu konuda bir çalışma başlattı ama bunun çok daha yoğun gerçekleştirilmesi lazım. Çünkü bu saldırıda ölen kişilerin ailelerinin ve yaralanan vatandaşlarımızın bu psikolojik yardıma ihtiyaçları var. Düşünün bu bir savaş değildi ki bu kadar insanı kaybettik.

“TOPLUMSAL BİR GERÇEK OLDUĞU KABUL EDİLMELİ”

Bizlerin de kendimizi korumak için bu yaşananın toplumsal bir gerçek olduğunu kabul etmemiz lazım. Kardeşliğe, dostluğa, barışa daha fazla önem vermemiz gerekiyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir