Sınav Kaygısı

Kaygı

Kaygı(anksiyete), korkuya benzeyen bir duygudur. Tehlikeyle baş edebilmek için uyum sağlayıcı bir mekanizmadır. Bilişsel, duygusal, fizyolojik belirtileri olan çok yönlü bir duydu durumudur.

Kaygı; üzüntü, sıkıntı, korku, başarısızlık, acizlik, sonucu bilmeme ve yargılanma gibi duygulardan birini veya bir kaçını içinde barındırabilir.

Herhangi bir durumla karşılaştığımızda tepkilerimiz bilişsel, duyuşsal ve psikomotor olmak üzere üç başlık altında toplanır. Sınavlar söz konusu olduğunda; kaygı yaşayan bireyin tepkileri de bu üç başlık altında ele alınabilir. Sınav kaygısı sınavda veya sınav öncesinde oluşabilecek çok boyutlu (fizyolojik, tutumsal, duygusal veya bilişsel) genelde negatif bir olgu şeklinde özetlenir. Kaygı, genel anlamda çevresel ve psikolojik olaylara gösterilen duygusal tepki olarak tanımlanır. Dar anlamda ise kaynağı be başlangıcı bilinçsiz olmasına rağmen bilinçli şekilde hissedilen, beraberinde terleme, sararma gibi fizyolojik tepkilerin de görüldüğü bir “yaşantı şekli” olarak değerlendirilse de bireyin yaşantısına olan yansıması açısından bakılırsa hafife alınamayacağı anlaşılır. Bu durumda kaygının ne olduğundan çok, bireye ne yaptığının farkına varmak daha yerinde olacaktır.

Bireyin tehdit altında hissetmesi ya da içinde bulunduğu durumu stresli algılaması sonucunda duyduğu kaygıyı “sürekli kaygı”; bu his geçiciyse ve belli durumlarla ilintili gelişiyorsa “durumluk kaygı” olarak iki başlıkta ele alabiliriz. Benzer şekilde sınav kaygısı da durumluk(süreksiz) ve sürekli kaygı olmak üzere iki başlık altında ele alınabilir.

Durumluk Kaygı 

Sınav esnasında hissedilen sübjektif bir korku durumudur ve fizyolojik tepkiler şeklinde kendini gösterebilir.

Sürekli Kaygı

Bireyin kaygı yaşamaya yatkınlığı olarak adlandırılır; genel anlamda gergin bir yapıya sahip olan bireyin zor durumlarda sükunetini koruyamaması, kolay incinmesi ve karamsarlığa düşmesi şeklinde özetlenebilir.

“Kaygı çan eğrisine benzer; belirli bir seviyeye kadar kaygı başarıyı olumlu etkilerken, bir noktadan sonra kaygıdaki artış haşarıda düşüşe karşılık gelecektir.”

Sınav Kaygısı 

Sınavlar şahısların eğitim-öğretim veya işe alım süreçleri içerisinde başa çıkmaları gerekmekte olan önemli değerlendirme süreçleridir. Sınav kaygısı, bir değerlendirme sırasında hissedilen, kişinin bireysel performansının sergilemesinin önünde engel oluşturacak boyutta stres oluşturan, rahatsız edici bir duygudur ve bu süreçte hemen hemen birçok kişi kaygı ve stres durumunu yaşamaktadır.

“Stres(stress) sözcüğü latince ‘estrictia’ fiilinden türetilmiştir. Sözlüklerde fiil olarak, baskı yapmak, bastırmak, görmek, önem vermek, yüklemek, zorlamak, isim olarak ise baskı, basınç, gerilim, güç, kuvvet, önem, şiddet, vurgu, yük, zarar, zor karşılığı bulunmaktadır.” Dolayısıyla stres, yalnızca olumsuz anlamda değerlendirilmemeli, kişinin yaşamında olumlu şeylerde strese neden olabilmektedir.

Öğrenme üzerine etkili bir faktör olan kaygının aşırı düzeyde olması bireyde öğrenmeyi zorlaştırmaktadır. Orta düzeyde kaygı ise, öğrenmeyi olumlu yönde etkilemektedir. Genel olarak kaygı seviyesi yüksek olan öğrencilerin başarı düzeyleri, düşük kaygı düzeyi olanlara göre daha düşüktür. Stres sırasında beyinde salgılanan bir nörotransmitter olan katekolamin miktarının artışı, hatırda tutmayı arttırmak, yakın bilgilerin hatırlanmasını düzenlemek ve hafıza depolamasını olumlu yönde etkilediği söylenmektedir. Dolayısıyla etkili öğrenme için belli düzeyde stresin neden olduğu kaygıya ihtiyaç olduğu ve herhangi bir kaygı olmadan öğrenmenin zor olduğu ifade edilmektedir.

Sınav kaygısının, kuruntu ve duyuşsallık olmak üzere iki boyutu vardır.

Kuruntu 

Bireyin sınav sırasındaki performansıyla ilgili zihinsel ifadeleri kuruntu boyutunu açıklar,

Duyuşsallık

Kızarma, terleme, gerginlik, mide bulantısı, kalp atım hızında artış, sinirlilik gibi fizyolojik sorunlar ise duyuşsal boyutunu oluşturmaktadır.

“Yüksek sınav kaygısı bireyin sağlığını olumsuz yönde etkileyebilmekte, yaşam kalitesini bozucu psikosomatik ve fizyolojik çeşitli semptomlar görülmektedir”

Sınav Kaygısına Neden Olan Etmenler

Yapılan çalışmalarda sınav kaygısına neden olan bazı etmenler ifade edilmekle birlikte bu etmenler çok çeşitlilik göstermektedir. Bu etmenler arasında başlıca yetkinlik ihtiyacı, cinsiyet, başarı düzeyi, sınıf düzeyi, aile tutumu, kişilik özellikleri, karar verme becerileri, öğrenme yaklaşımı, çalışma alışkanlıkları, psikolojik dayanıklılık, umut düzeyi yer almaktadır.

Yetkinlik İnancı

Sınav kaygısının oluşmasında, bilişsel yönden, bireyin algılama şeklinin etkili olduğu ifade edilebilir. Bu algısal farklılık nedeniyle bireyler bazen aynı duruma farklı tepkiler gösterebilmektedir. Akademik yetkinlik inançları, kaygı ve stresin üst düzeyde olduğu bu durumda ögrenci başarısı üzerinde etkili bir faktördür. Akademik yetkinlik inancı yüksek olan bireylerin akademik yaşamlarında daha az strese kapıldıkları, hayatlarına daha kolay yön verebildikleri ve kararlarını daha iyi bir biçimde alabildikleri görülmektedir.

Cinsiyet

Dişi bireylerin erkek bireylere göre kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğu ifade edilmektedir. Dişilerin erkeklere nazaran daha duygusal olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir.

Başarı Düzeyi

Başarı düzeyine göre bireylerin kaygı düzeyleri de değişiklik göstermektedir. Başarı düzeyi arttıkça kaygı düzeyi de azalmaktadır. Sınavlarda, kendi kişiliğinin ve varlığının değerlendirildiğini düşünen birey, başarı durumu iyi olduğunda kaygı düzeyi düşük, yeterli olmadığında ise kaygı düzeyi yüksek olacaktır. Başarı düzeyi genel olarak dişi bireylerin erkek bireylere göre daha yüksek olduğu belirtilmektedir.

Sınıf Düzeyi

Bireylerin sınıf düzeyleri arttıkça sınav kaygıları da artmaktadır.

Aile Tutumu

Ebeveynlik, anne-babanın ruhsal durumundan, psikolojik süreçlerinden,
içinde bulunduğu toplumun değerlerinden, inançlarından, gelenek ve kurallarından etkilenmektedir. Dolayısıyla çok çeşitli ebeveyn tutumları ortaya çıkmaktadır. Bu ebeveyn tutumlarından biri olan otoriter ebeveyn tutumuna maruz kalan bireylerin okul başarı düzeyleri olumsuz etkilenmekte ve sürekli kaygı düzeylerinde artış meydana gelmektedir. Aynı şekilde koruyucu aile tutumuna sahip olan bireylerinde sürekli kaygı düzeyleri yüksektir. Demokratik ebeveyn, çocukları üstünde üstünlük kurmayan, ılımlı, kabul edici ve otantikliği cesaretlendiren ebeveynlerdir.
Demokratik ebeveyne sahip olan bireylerin ise kaygı düzeyleri düşük ve okul başarıları daha yüksektir. Dolayısıyla ailelerin otoriter, istekçi tutumları arttıkça sınav kaygı düzeyi de artış göstermektedir.

Kişilik Özellikleri

Kişilik özellikleriyle sınav kaygısı arasındaki ilişkinin bazen ters yönlü bazen de aynı yönlü olduğu belirtilmektedir. Kişilik özellikleri bakımından genel, sosyal ve kişisel uyumu olan sorumluluk düzeyi yüksek, dışa dönük, duygusal dengeye sahip bireylerin sınav kaygı düzeyinin daha düşük olduğu ifade edilmektedir.

Karar Verme Becerileri

Karar verme becerileri bireylerin günlük yaşamlarında sorunların çözümünde büyük önem arz etmektedir. Karar verme becerilerinin gelişimi ve bireysel kararların alınması konusunda ailenin desteği önemlidir. Kendisini özgürce ifade ederken dirençle karşılaşan kişilerin karar alma becerileri olumsuz etkilenecektir. Dolayısıyla sınav sırasında aldığı kararların sonucu etkilemesi nedeniyle bireylerin ileriye dönük sınav kaygısı düzeylerini de etkilediği düşünülmektedir.

Psikolojik Dayanıklılık

Psikolojik dayanıklılık, bireyin yaşam içinde karşılaştığı pek çok stresli olay karşısında, olumsuz olayın etkisinden kurtularak hızlı biçimde normal yaşamına dönebilmesini açıklayan bir kavramdır. Zekâ, akademik başarı, içsel motivasyon benlik saygısı, öz yeterlilik, iyimserlik, umut, özerklik, farkındalık ve kendini kabul psikolojik dayanıklılığı oluşturan faktörlerdir. Araştırmalara bakıldığında, psikolojik dayanıklılık ile sınav kaygısı arasında negatif yönlü bir ilişki olup, psikolojik dayanıklılığı yüksek olan bireylerin sınav kaygı düzeyleri de düşüktür.

Umut Düzeyi

Ruh sağlığı üzerinde olumlu etkileri olan pozitif psikolojinin kaynaklarından biri olan umut düzeyinin sınav kaygısı ile ilişkisi olduğu söylenmektedir. Buna göre bireylerde umutsuzluk düzeyi arttıkça sınav kaygıları da artmaktadır.

“Kaygı yeterli düzeyde sağlıklıdır, hata yapma oranınızı düşürür”

Sınav Kaygısının Belirtileri

Fiziksel Belirtiler

Ellerin titremesi, kalp çarpıntısı, terleme, baş ağrısı, mide ağrısı, bulantı, hızlı nefes alışverişi, kas spazmı, baş dönmesi, göğüste sıkışma hissi.

Duyuşsal Belirtiler

Gerginlik, tedirginlik, korku, kızgınlık.

Bilişsel Belirtiler

Konsantrasyon zorluğu, dikkat dağınıklığı, düşünceleri organize edebilmede zorluk, bilgiyi hatırlamada zorluk, olumsuz düşünceler.

Davranışsal Belirtiler

Çalışmayı erteleme, sınava girmeme(kaçınma), başka etkinliklerle ilgilenme, çalışmayı yarıda bırakma, öfkelenme, uykusuzluk, aşırı yeme veya iştahsızlık.

Sınav Kaygısı ile Baş Etme Yöntemleri
• Fiziksel Egzersiz
• Uyku Düzeni
• Beslenme
• Gevşeme Egzersizleri
• Nefes Egzersizi
• Mantık Dışı Düşüncelere Yanıt Verme

Mantık Dışı Düşüncelere Yanıt Verme

• “Yapamayacağım” yapmak değil ama yapabilmeye çalışmak benim elimde ve ben elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışabilirim.
• “Sınavda başarısız oldum” sınavda ben değil benim ders çalışma ve soru cevaplama davranışım başarısız oldu.
• “Bu sınavda başarısız olmam demek benim bir hiç olduğum anlamına gelir” alacağım sonuç yalnızca sınavın sonucu, benim değil.
• “Dikkatim hiçbir şekilde dağılmamalı” dikkatim dağılabilir fakat ben ekonomik olarak kullanmaya çalışayım.
• “Hiç heyecan yapmamalıyım” heyecanlanmak çok normal bu da benim için geçerli.

Sınav Kaygısına Yönelik Ailelere Öneriler

Sınava hazırlık yalnızca bireyin kendisini etkileyen bir süreç değildir. Aile de bu sürecin önemli bir parçasıdır. Dolayısıyla bu süreçte ebeveynlerin çocuklarına yönelik beklentileri, düşünceleri tutum ve davranışları çocukların yaşadığı sınav kaygısı üzerine etki etmektedir. Bu nedenle ebeveynlerin çocukların kaygısını anlamaya ve azaltmaya yönelik bazı tedbirler alması önemli olacaktır.

• Kaygı bulaşıcı özelliği olan bir duygudur. Ailede çocuğun geleceği ile ilgili çeşitli kaygı ve endişe yaşarlar. Yaşadıkları bu kaygıyı kontrol altına almaları, almakta zorlandıkları noktada ise bir uzman desteği almaları gerekmektedir.
• Kaygı her zaman sözle ifade edilmeyebilir. sözsüz biçimde yani beden dili ile de ifade edilebilir. Sözler bir şey ifade ederken, beden dili kaygıyı karşı tarafa yansıtabilir.
• Çocuğun kaygısını ifade edebileceği ortamlar yaratılmalıdır. çocuğun kaygılı olduğu fark edilmişse “son günlerde seni biraz kaygılı görüyorum, konuşmak ister misin?”, “bu konuda konuşmaya ne dersin?” gibi ifadeler kullanılabilir.
• Aileler çocukla birlikte konuşmalı, birlikte ortak eylem planı geliştirilmelidir.
• Öğrencinin akademik performansı gerçekçi ölçütlerle belirlenmelidir. Bireyden beklentilerde bu doğrultuda oluşturulmalıdır.
• Aile çocuğu yapıcı cümlelerle desteklemeli, olumsuz ifadelerden kaçınmalıdır.
• Her bireyin kendine has özellikleri olduğu unutulmamalı ve başkalarıyla kıyaslanmamalıdır.
• Çocuğa koşulsuz kabulle yaklaşılmalı, sevginin koşullara bağlı olmadığı gösterilmelidir. her durumda kendisinin destekleneceği ve sevileceği duygusu yaratılmalıdır.
• Sınavın sorumluluğu çocuğa bırakılmalı, sınavla ilgili yerine getirilmesi gereken sorumluluklar üstlenilmemelidir. Bu konuda destekleyerek yardımcı olunmalıdır.

Psikolojik destek alınması önemli derecede etkendir. 

Doğan Demirkan ÖZDEMİR

Ekin KARAKÜTÜK

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir